Haber

Türkiye, Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 165. sırada yer alıyor.

HABER: ÇAĞATAN AKYOL – Kamera: SADIK KARAKULOĞLU

Uluslararası Sınır Tanımayan Gazeteciler Örgütü (RSF) Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, Türkiye’nin Basın Özgürlüğü Endeksi’nde 180 ülke arasında 165. sırada yer almasıyla ilgili olarak, “Türkiye bu sıralamayla dünyanın en zor kategorisinde 31 ülke arasına girdi. Ülkeler ilk kez kötü kategoride.Bir diğer sorun da, demokratikleşme söz konusu olduğunda toplumu rahatlatmak ve toplumu rahatlatmak adına iktidar sözcülerinin yaptığı açıklamaların bir aldatmaca olduğunu görüyoruz.

Dünya Basın Özgürlüğü Günü’nde RSF kuruluşu, Türkiye’nin 2023 Dünya Basın Endeksi’nde 180 ülke arasında 165. sırada yer aldığını duyurdu. Basın özgürlüğüne ilişkin tespit ve değerlendirmelerin yer aldığı raporda, 14 Mayıs’ta yapılacak Cumhurbaşkanlığı Seçimleri ve 28’inci Milletvekili Seçimleri öncesinde gazeteciler üzerindeki baskının arttığı kaydedildi.

Birleşmiş Milletler Genel Kurulu’nun 1993 yılında aldığı kararla ‘3 Mayıs Dünya Basın Özgürlüğü Günü’ olarak kutlanan günde İstanbul’da düzenlenen basın toplantısında konuşan RSF Türkiye Temsilcisi Erol Önderoğlu, çok sayıda kişiye 133 soru sorulduğunu söyledi. Sıralama hazırlanırken uzmanlar tarafından katsayılar ve belirli sektörel konular baz alınmıştır. Değerlendirme sonucu olduğunu söyledi. Önderoğlu sözlerini şöyle sürdürdü:

“TÜRKİYE GEÇEN YILA GÖRE 16 SIRA YÜKLEDİ: Geçen yıla göre Türkiye 16 sıra gerilemiş görünüyor. Geçen yıl Türkiye’nin sırası 149’du. 4 sıra yükselerek 149’uncu sıraya yükselen Türkiye, bunu aslında gazetecilik meslek kuruluşlarının ve gazetecilerin medya özgürlüğü alanında kazandığı bazı haklar olarak açıklıyor. Yani mesele basın kartı, şiddet, keyfi gözaltı meselesi. Sınır Tanımayan Gazeteciler, sivil toplumun varlığı ve etkinliği açısından mahkemeler önünde hak kazanma olasılığını dikkate almıştı ancak geçen yıldan bu yana yaşanan vahim gelişmeler, özellikle gazeteciliği tehdit eden toplumsal kurallar dikkate alındığında Türkiye’yi 16 sıra geriye itti. . Bu gerileme aşağıdaki cümle ile özetlenebilir. “Gazetecilere yönelik keyfi davalar, toplu tutuklamalar, internet yasakları, caydırıcı RTÜK cezaları, ayrımcı basın kartları ve reklam hamleleri, gazetecilere yönelik suçların cezasız kalması gibi devam eden ihlallerin ardından, gazeteciliğin siyasi kutuplaşmasının yarattığı tehdit edici toplumsal iklim Türkiye’yi daha da ileriye itti. sıralamada aşağı. . ‘

25 KÜRT MEDYA TEMSİLCİSİNİN TUTUKLANMASINI UNUTAMIYORUZ: Son bir yılda dikkate alınan parametre, kutuplaşmanın ardından, toplumu ve gazeteciliği kutuplaştırdıktan sonra, aslında toplumdaki medya temsilcilerini ideoloji bazında konumlandıran bir zihniyetin var olmasıdır. Tabii son 2022’ye dayanan bilgilerden bahsederken iki dalga halinde 25 Kürt medya temsilcisinin tutuklanmasını bir kenara bırakamayız. Bu tutuklama bize neyi gösterdi? Aslında her zaman söylediğimiz gibi bu, iktidarın özdenetim kurumlarını, aslında yargıyı ve güvenlik güçlerini seçim sürecinde kullanabileceğini gösteren bir gelişmedir. Çünkü bundan bir yıl önce, 6 ay önce, toplum liderlerinin de, hükümet liderlerinin de siyasi saiklerle makul adımlara başvurabilecekleri yönünde hepimizin bir beklentisi vardı. Bu kadar değil mi? Yanılmamamız ve acelemizin gerçekleşmiş olması aslında kamu kurumlarının makul bir ideolojik zihniyetin elinde perde işlevi gördüğünün bir göstergesidir. Toplu gazeteci tutuklamaları, tedbir tutuklamaları diyorlar. İstedikleri zaman bunu yapmaya tenezzül edip, keyfi olarak birkaç ay gözaltında tutabilmeleri veya yargılama sırasında serbest bırakabilmeleri hukuk normlarına tamamen aykırı, keyfi bir yargı sürecidir.

İLK KEZ VAHİM KATEGORİSİNİN ORTASINA KURULUR: Türkiye bu sıralama ile ilk kez en kötü kategoride 31 ülke arasında yer aldı. Tespit edilmesi gereken bir başka sorun da, demokratikleşme söz konusu olduğunda, iktidar sözcülerinin toplumu rahatlatmak için yaptıkları açıklamaların bir aldatmaca olduğunu artık görüyoruz. Dezenformasyonla ilgili duyduğumuz güvencelerin tersinin sahada uygulanması kabul edilemez. Türk Ceza Kanunu’na dezenformasyon unsuru girince Adalet Bakanı Bekir Bozdağ, ‘Merak etmeyin. Ancak bu, toplumun toplu halde kızabileceği, tepki gösterebileceği durumlarda uygulanacaktır’ diyor. Bırakın maddenin uygulanmasını, sahada tutuklanan gazetecilerin tamamı yerel gazeteci. Burada gazeteci Osmaniye’de tutuklu, gazeteci Bitlis’te tutuklu. Hani bu dezenformasyon düzeni toplumları birbirine düşürdüğü, bir kesimi ötekileştirdiği durumlarda mı uygulanıyordu? Tüm yerel gazeteciler.

ADALET BAKANI’NA GÜVENMEYEN EĞER Türkiye ÇOK MESAFESİNİ KAYBETTİ: Gazetecilerin tutuklandığı vakaları incelediğimizde elbette bazı şeyleri teyit edemediğimiz vakalar da oluyor. İşte Bitlis’in bir mahallesinde genç kıza yönelik cinsel taciz davasında bazı görevlilerin isimlerinin de geçtiğine dair bir bilgi. Gazeteciyi tutuklamak zorunda mısınız? Osmaniye’deki deprem çadırlarına yönelik politikalarda deprem çadırlarının bir depoda tutulduğunu ve vatandaşlar tarafından eleştirilmediğini teyit etmemize bile gerek yok. Tıbbi konularda oldu. 11 milyon kişi yardımın 3 gün sonra geldiğini söylüyor. Toplumu üzecek bu bilgi dezenformasyon mu? Bu nedenle iki gazeteciyi tutukladılar. Bu gazeteciler 40 gün hapis yattı. Yerel bir yargıcın gözaltı kurumunu suistimal etmek bir yana, bir Adalet Bakanının sözüne bile güvenemiyorsanız, Türkiye şimdiden çok yol kaybetmiş demektir. Dolayısıyla 30 yılını Türkiye’de geçirmiş bir gazeteci ve hak savunucusu olarak Türkiye’nin burada 165. sırada olması benim için çok zor. Beni daha da endişelendiren, seçimden sonra bu haklarımızı kağıt üzerinde topluma yansıtmazsak, o düzende Türkiye’nin önünde ve arkasında olanların iç kargaşasına düşeceğiz.

DEMOKRATİK HAKLARIN KULLANIMI KONUSUNDA Türkiye BOŞ BİR ÜLKEDİR: Türkiye şu anda Avrupa Birliği reform vitrinine sahip ama demokratik haklarını kullanma konusunda içi boş bir ülke. Hepimizin bunu görmesi gerekiyor. Güya Türkiye bir iç savaş yaşıyor, sanki Türkiye bir işgal içinde, askeri ve askeri her türlü imkan kullanılıyor ve toplumlar birbirine düşman oluyor. Çünkü her seferinde kendi ideolojinizi öne çıkarmak için basın kartını kötüye kullandınız. Yerel ve ulusal gazetecilerin görmediğiniz, gündemi belirleyen tüm içeriklerini sansürlediniz. Toplumsal eylemlerde toplumun bir kısmının itirazları gündeme gelince medya temsilcilerini kelepçeleyip işkence ederek gözaltına aldınız. Çünkü her demokratik hak gündeme geldiğinde, yasalaştırdığınızda her seferinde överek tam tersini yaptınız. Bu nedenle güvenilmez bir siyasi irade var. Benim telaşım tamamen medya camiası açısından ve toplumun barış içinde bir arada yaşaması açısından beklentim insanların gerçekten düşündüğü gibi hakların icra edilmesidir.

TUTUKLANMAK, Haberleri Sansürlemek Gazeteciliği Hazırlıksız Bırakıyor: Çok güçlü bir dönüm noktasında olmamız adettendir. Türk medyası olarak, diğer toplumları ve demokratik ülkeleri işgal eden bazı tehditlerin farkında olmadığımız bu konuda bir şeyler söylemem gerekiyor. Tüm dünya ‘sahte haber’ üreten sistemli sistemleri çözmeye çalışıyor ve tüm dünya dezenformasyon üretiyor. Tüm dünya yapay zeka denen teknolojilerin aslında gazetecilik tabanını nasıl bozabileceğini düşünürken ya da karşılığında bir şeyler geliştirmeye çalışırken biz hala en azından Türk gazetecileri olarak yüzyıllar öncesinin baskılarından bahsediyoruz. Kitlesel tutuklamalar, gözaltılar, haberlere sansür. Yani bu, gazeteciliği inanılmaz derecede hazırlıksız bırakıyor. Bu, sivil toplumla birlikte bu medya dalını inanılmaz derecede yıpratıyor. Aynı zamanda geleceği daha hazırlıksız ve inançsız gösteriyor.”

Kaynak: ANKA / Güncel

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Başa dön tuşu